Skip to content

ENGİN ALTAN DÜZYATAN İLE RÖPORTAJ

Ülkemizin şüphesiz en beğenilen oyuncularından Engin Altan; oyuncu, yönetmen, yapımcı, sunucu… Sinema filmleri, tiyatro oyunları, televizyon dizileri her kesimden izleyici tarafından ilgiyle takip ediliyor. Ünlü oyuncuyla sinema, televizyon ve tiyatro oyunculuğundan, yönetmenlik deneyiminden ve Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen yeni oyunu “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” tan bahsettik. Keyifli okumalar.

1.Son yıllarda Türkiye çok sayıda oyuncu kazandı ama bunlardan çok azı konservatuar mezunu. Bu farkın size kattıkları neler ya da sizce nasıl farklılık var?

Alaylı mektepli tartışması tarihin her döneminde ve bilinen sektörlerin tamamında yapılan ve aslında cevabı her şekilde doğru olmayan bir konu olduğunu düşünmekteyim..geçmişten günümüze tüm sektörlerde ordularda dahi liderlik vasıfları ve kişilik özellikleri alaylı mektepli olarak ayrımlara gitmiştir ve tartışmalara yol açmıştır ki bildiğimiz sektörlerin çoğunda, başarılı olanların yarısı okullu diğer yarısı da kendi kendini yetiştirmiş insanlardır..Bu bizim sektör içinde böyle..ülkemizin genel durumuna bakılırsa kendimizi yeteneklerimizi, istediklerimizi ve yapabileceklerimizi keşfetmemiz biraz daha fazla zaman alıyor..oyunculuk yetenekleri çok üst düzeyde olan birisi, kendini kimya mühendisi olarak bulabiliyor..Ama asıl soru şu ki ne kadar yetenekli isek yapabileceklerimiz hakkında o kadar çok bilgiye ihtiyacımız olduğu..ve bu bilgi akışının sizde çağrışımları ve algılarınızdan dikkatinize ve artık unutulmamak üzere beyninize ve oradan sergileyeceğiniz yeteneklerinize geçiş biçimi..ben kendimi bu konuda şanslı hissediyorum çünkü okul hayatım boyunca akademik olarak teorikte pratikte çok değerli hocalarımdan bunu meslek hayatıma uygulama şansı buldum..hala o eğitimlerle kendimi besleme ve geliştirme adına fayda sağlıyorum ve en güzel tarafı ise bu konservatuar hayatımın ömrümün sonuna kadar beni etkileyecek olması..işte bu yüzden bu şansı yakalayamamış olsanız bile halk sizi sevmeye başladı ise bir noktada hem kendinize yatırım hem onlara bu teşekkürü edebilmek adına eğitim şart diyorum..

2.Anna Karenina ve Kürklü Merkür’de oynadınız. Tiyatronun dizi ve sinemadan farkını anlatabilir misiniz? Hangisini tercih edersiniz?

Bir oyuncu olarak bu üçlü sizin meslek yaşantınızda 3 farklı evlat gibi birbirinden ayırmak veya birini önemsememek mesleki vasıflarınızdan birini yerine daha az getiriyormuş hissi veriyor bana..yani iyi bir oyuncu kendisine şans verilirse bu üç ayrı dalın herhangi birinde en iyisini seyircisine ulaştırmak zorunda..takdir tabi ki izleyicinin..her birinin farklı özellikleri var ve farklı nitelikleri..her birinin farklı bilgi birikimi tecrübesi ve yaşama biçimi var her birinin size geri dönüşümü ve sizde oluşturduğu tatmin duyguları farklı.. önemli olan üçünü de beraber yapabilecek şekilde kendinizi hazırlamanız yetiştirmeniz ve emek vermeniz..oyuncu olarak beklentileri ve üzerini karşılayabilmeniz..üç farklı evlat evet ama böyle değil de üç farklı kişi olarak bakmayı denersem sanırım tiyatro aşkı başka bir aşk.. 

3.Davidoff Slim ilk yönetmenlik deneyiminiz. Nasil karar verdiniz, nasıl bir tecrübeydi? Yönetmenlik yapmak aklınızda var mıydı?

Belli bir bilgi tecrübe birikimine sahip olmaya başladığınız anda isteklerinizde yenilikler olabiliyor..ben olsaydım bunu nasıl yorumlar nasıl bakardım sorusuna cevap arayabiliyorsunuz ..bende böyle fikirler uyanmaya başladığında böyle bir teklif geldi ve kısa film ile başlamak bunu tecrübe etmek yeni edinimler kazanmak kendi adıma yapabileceğim güzel bir durumdu.. böyle bir anda ortak payda da buluşmuş olduk..çok önemli bir tecrübe tabiî ki çünkü kendinize kendi mesleğiniz içinde bulunan yeni bir özellik katmaya çalışıyorsunuz ve ideal olarak en iyisini sunma isteğiniz oluyor ne kadar zor olduğunun farkına varıyorsunuz ve daha iyisini imkanları şartları ve neler yapılması gerektiğini isteklerinizi şekillendiriyorsunuz. Her yeni şey sizde bir değişikliğe yol açıyorsa ve bunu kendinize katkı yapabilecek şekilde değerlendirebiliyorsanız bu size hem değer katıyor hem de mutlu oluyorsunuz…

4.Yönetmenliğin oyunculuğa kattıkları neler?

Ortak bir projede ortak bir amaç için bir araya gelmiş iki farklı zor ve takdire değer emek..hayatın kendisi gibi ortak amaç uğruna fikirlerinizi yeteneklerinizi bir araya getiriyorsunuz..her iki taraftan da ayrı ayrı bakıldığında kesişim kümesi ne kadar büyük olursa o kadar güzel bir sonuç ortaya çıkıyor..ikisinin de birbirine verebileceği çok önemli değerler var ama sonuçta yönetmen oyuncunun ilk izleyicisi ve ilk takdir hakkını kullanan. bu ortak noktanın ,hikayenin hissettirdiklerinin, bakış açısının ve aktarılan duygunun ilk sahibi ve neticesinde sunucusu. Sorumluluk oranı daha yüksek

5.Ve Diyarbakır… Herkes uzaklaşmak isterken siz oradasınız, zorlanıyor musunuz?

Şu an mevcut sıkıntıların insanları son derece üzdüğünü hepimiz biliyoruz. Ama Herkesin uzaklaşmak istediği fikrine katılmam mümkün değil. Kaldı ki orada tiyatrocu arkadaşlarımda tüm sevgi ve emekleri ile sanatlarını icra ediyorlar. Böyle bir teklif geldiğinde ben şehrin ne olduğunu orada neler yaşandığını düşünmeden bunu en güzel ve en layık olan şekli ile nasıl icra edebilirim projeye ve kendime ne katabilirim diye düşündüm. zorlanmak değil ama en çok çaba sarf ettiğim konu bu en güzelini ve en iyisini ülkemin ve dünyanın neresi olursa olsun verebilmek gayesi çünkü bu tiyatro ve benim için çok güzel ve ciddi bir sanat ..gerisi bir uçak bileti zaten..

6.Diyarbakır’da halk zor günler yaşıyor. Böyle bir ortamda seyircinin tiyatroya olan ilgisi nasıl? Sanırım ilk oyun Sadık Şendil’in ‘Kanlı Nigar’adlı oyunu, nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Diyarbakır’da her gün olay var kanısı da yanlış bence ..orada yaşarken buna şahit oluyorum. Sokağa çıktığımda insanların verdiği tepkiler ise Türkiye’nin çoğunu gezmiş bir oyuncu olarak aldığım tepki ve sevginin herhangi bir yerden farkı olmaması aynı sıcaklık ve bakışlar ve sağ olsunlar takdirleri.tabi ki önemli olan bir diğer hususta sanata ve tiyatroya olan bakış açıları ki bunu da hemen hemen tüm oyunlarda salonun tamamı ile dolu olması ve alkışlarındaki samimiyetten anlayabiliyorsunuz. Amacımız ise bu sene onlara yine koltukları doldurabilecekleri aynı samimi duygular ile alkışlayabilecekleri bir oyun sunmak.

7.’Dar Ayakkabıyla Yaşamak’ alışık olunmayan bir konuya sahip. İzleyicide nasıl bir etki uyandıracağını düşünüyorsunuz? Oyunun konusu ile şu an Diyarbakır’da yaşananlar arasında bir ilişki kurmak mümkün mü, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu oyun çok özellikli bir hikaye’ye ve konuya sahip. Ama oyunun konusu çok evrensel bir alt yapı üzerinde sorgulanan ve günümüz dünyası ile bir araya getirilmiş, insanlığın sorguladığı ve üzerine sistemler ve yönetim biçimleri geliştirdiği bir temelden geliyor ve bunları sorguluyor. Ve tabiî ki bu soruyu seyirciye de soruyor yada düşünme fırsatı veriyor. O yüzden bu hikayeyi tek bir şehirde yaşananlar ile kıyaslamak yerine tüm dünyada yaşananlar ile karşılaştırmak çok daha doğru olur tahminim. Çünkü hikayenin özünde bulunan fikrin çıkış noktası bugün Afyon, Burdur, Çorum, Amasya Diyarbakır, Mardin, İstanbul, Sofya, Londra, New York, Rio ve benzeri dünyanın bütün şehirlerinde yaşanan ekonomik sosyal maddi manevi sıkıntılarla benzer niteliklerde. Herkes kendine ait bir şey bulabilir veya kendisini hiç ait hissetmeyebilir. Bu kişinin kendisini ve çevresindeki dünyayı sorgulayış biçimi ile ilgili.. yoksa tek bir şehre ait değil..

8.İstanbul’daki tiyatrolarla ve Diyarbakır’daki tiyatrolar arasında ne gibi farklılıklar var…? Sizce neler yapılmalı, yapılabilir…?

Hiçbir zaman hiçbir yerde tiyatro için yaptıklarımızın yeterli olduğu gibi bir kanı bende yok. Her zaman her yerde mutlaka tamamlanması gereken eksikler vardır. Her zaman daha fazlası yapılabilir. Tiyatro, Everest in tepesine çıktık tamam daha büyüğü yok bitti diyebileceğimiz bir şey değil. Bazen kırık tahta koltuklarda 10 kişi ile bazen en rahat koltuklarda binlerce kişi ile bazen borç harç içinde bazen binlerce dolar ile kendi Everest’inize çıkma şansıdır. Tiyatro emektir. Adı itibari ile zaten ütopik ve mükemmele ulaşma çabasının hiçbir zaman bitmeyeceği bir mecra dır. Siz istedikten sonra her zaman yapacak bir şey bulursunuz onun için.

4.Yönetmenliğin oyunculuğa kattıkları neler?

Ortak bir projede ortak bir amaç için bir araya gelmiş iki farklı zor ve takdire değer emek..hayatın kendisi gibi ortak amaç uğruna fikirlerinizi yeteneklerinizi bir araya getiriyorsunuz..her iki taraftan da ayrı ayrı bakıldığında kesişim kümesi ne kadar büyük olursa o kadar güzel bir sonuç ortaya çıkıyor..ikisinin de birbirine verebileceği çok önemli değerler var ama sonuçta yönetmen oyuncunun ilk izleyicisi ve ilk takdir hakkını kullanan. bu ortak noktanın ,hikayenin hissettirdiklerinin, bakış açısının ve aktarılan duygunun ilk sahibi ve neticesinde sunucusu. Sorumluluk oranı daha yüksek

9. Türkiye’deki tiyatroyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Avrupa’daki tiyatro ile kıyasladığınızda tiyatroya verilen önem sizce nasıl, yeterli mi?

Tabiî ki farklarımız var ama bu biraz önce bahsettiğimiz temeller üzerinden gidersek hiçbir zaman bitmeyen hep olması ve enerjisi çok yüksek tutulması gereken bir çaba..ama bariz farkların birkaç tanesinden bahsetmek gerekirse daha konsept ve alternatif oyunlar sergilenmeye başladı Avrupa’da ve bir oyunu yıllarca sergileyebilecek seyirci ve salonlara sahipler tabi ki bizde de çok iyi işler var ama salon sayısı seyirci rağbeti ve süreklilik gibi avantajları taşıyan ve daha çok önemsenen bir durum var Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde. Ben kendimi bu konuda çok şanslı hissediyorum çünkü imkanlarım ve zamanlamam ölçüsünde sıkça Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde oyun izlemeye gidebiliyorum. değişimden bu alternatif işlerden sıkça haberim oluyor. Tiyatroya verilen önem yeterlimi asla yeterli değil ve hiçbir zamanda olmayacak tiyatro için yapabilecek şeylerimiz hep olacak ve hiç bir zaman bitmeyecek.

10.Bundan sonrası için planlarınız neler?

Elbette ki hedeflerim var ama uzun soluklu planlar yapmak ve uzak hedefler koymak bazen zor oluyor çünkü birisi önünüze çok beğendiğiniz ve size bir şeyler katacak projeyi koyduğunda düşünecek fazla zamanınız olmuyor. Su an ay sonunda yönetmenliğini yaptığım Diyarbakır’daki oyunumuzun ilk gösterimi var ayrıca Pana Film yapımcılığında Kemal Tahir’in romanından uyarlama Yol Ayrımı adında bir dizi çalışmamız var. Sinema dalında ise yazın çekmiş olduğumuz Romantik Komedi 2 Şubat’ta vizyona giriyor. Ayrıca görüşmelerine devam ettiğimiz birkaç tane daha sinema projesi var.

-Başak Erman, 37. Sayı