Skip to content

GEOMETRİNİN DANSI: BAUHAUS BALESİ

Walter Gropius tarafından Almanya’da geliştirilen Bauhaus akımı, usta, öğrenci ve sanat arasındaki ilişkiyi, bireysellikten ayırıp sanat dallarını bir çatı altında toplayan bir topluluk hareketine dönüştürdü. Bauhaus’ın doğal ve temele indirgeyici özelliği ile sanat hem toplumla olan bağlantılarını tazelemiş, hem de alt dallarını seçkin formu güzel sanatlar ile eşitlemiş oldu. İnsanların gözlerinin önünden evlerine, oturdukları koltuklardan kullandıkları makinelere sızan bauhaus etkisi günümüz modernizm anlayışını da radikal biçimde değiştirdi. Akım dünyayı kasıp kavururken Bauhaus aydını Oskar Schlemmer, biriktirdiği; güzel sanat, tasarım ve dans bilgisini, insan vücudunu sanatsal bir forma dönüştürmek için kullanmış. Baleyi tarihin üzerine koyduğu gelenek baskısından arındırarak; koreografisini geometri üzerine oturtmuş, dansçıyı üzerine aldığı parçalar ile hareket eden sanat parçasına, sahneyi de içinde özgürlük içerisinde hareket edilen bir uzay boşluğuna dönüştürmüş.

Bauhaus balesi, üçlerin birliği ilkesine dayanmakta. 3 perde, 3 katılımcı ve 12 danstan oluşan bir sunum. Her perdenin farklı bir rengi ve ruh hali var. Ruhu neşeyle doldurması için limon sarısı bir arka plana karşı ilk üç perde; pembe bir arka plana karşı geçen iki orta sahne şenlikli lakin ciddiydi. Son üç sahne siyah üzerindeydi, bu sahnelerin amacı mistik ve fantastik bir ortam yaratılmasıydı. İnsanların kuklalara dönüşmesi ile yaratılan sunumun yapaylığı ve bu yapaylığın insanın doğal vücuduyla yaratabileceği estetik değerlere karşı üstünlüğü vurgulanmıştı. ‘’Bale’’ stilize hareketler ve insan vücudunun basit şekiller ve ana renkler ile soyutlanması ile desteklenmiş: Silindirler, küpler ve küreler balenin yumuşak ve akıcı hareketlerinin yerine geçmiş, formu önce soyut boyuta taşımış daha sonra da hareketli biblolar olarak sanat severlere sunmuş.

Klasik bir formun geleneklerinden ayrıştırılmasının yanında, ortaya çıkan bu avant garde yapımlar, modern zamanların yaygın temaları olan sanayileşme ve makineleşmenin insanlıkla ilişkisinin de eleştirisi konumuna gelmişti. Eleştirilerin büyük kitlelerce görülmesi, 1922’den 1933’e kadar devam eden ihtilaflı gösterilerin, Nazi yıkımının hedefi olmasına ve devamında ise dejenere sanat olarak etiketlenerek rafa kaldırılmasına sebep olmuş.

Oskar Schlemmer’ın genç yaşta ölümü ve Nazi yıkımının durdurulmasından sonra ise koreo- graflar ve dans tarihçileri bir araya gelerek, kalan kaynaklar ve notlar ile Bauhaus Balesi’ni baştan yaratmakta başarı elde etmiş ve geleneği devam ettirmişlerdir. Bauhaus akımının içinde bulunduğumuz görsel dünya içerisindeki mirasının en önemli parçalarından biri olan form, günümüzde estetik değerini ve yenilikçi yaklaşımını hala korumakta ve müzikten filme, yüzlerce sanatsal yapıta ilham kaynağı olmaktadır.

Kemal Ata Öner, 53. Sayı